Türkiye’de ki İnsan Hakları Savunucularına Kapsamlı Destek Programının fon desteği ile gerçekleştirdiğimiz projemizde, kadınların hakları ve alabilecekleri destekler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak, şiddet yaşayan kadınların destek mekanizmalarına ulaşabilmelerine destek olmak” amacıyla atölyeler yapmayı planladık.
Projemizin atölyeleri kadın dayanışması ve örgütlenmesinin temel prensiplerine odaklanarak düzenlenecektir.
Projede, eğitici eğitimleri uygulanarak, proje ekibinin alınan eğitimleri, proje bitiminden sonraki çalışmalarda da aktarımını yapması sağlanacaktır. Proje ekibi, halihazırda şiddet başvuruları almakta ve sahada kadınlarla farkındalık grup çalışmaları yapmaktadır; alacağı eğitici eğitimi ile deneyimleri artacak ve güçlenecektir.
Saha temsilcileri, eğitici eğitimleri alarak, yaşadıkları yerlerdeki şiddete maruz bırakılan kadınlara ulaşarak, da(ya)nışma merkezimize yönlendirmeler yapacaklardır. Saha temsilcileri, kadınların kendi aralarında dayanışma ağları kurmalarına dayanışma örneklerinin oluşturulmasına zemin hazırlayacaklardır.
Eğitici eğitimleri kapsamında yapılacak atölye çalışmalarından farkındalık atölyeleri; Covid-19 salgını nedeniyle 17.07.2020 – 22.07.2020 tarihleri arasında 6 gün süresince Zoom üzerinden online olarak 14 kişinin katılımı ile gerçekleştirildi. Atölye çalışmaları, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık, dünyada ve Türkiye’de kadın hareketi, erkeklikler, toplumsal cinsiyet ve şiddet, insan hakları, kadın hakları, LGBTİ+ hakları konuları çerçevesinde etkinliklerle gerçekleştirildi.
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının konuşulduğu atölye çalışmasında ; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı kadınların ikincilleştirilmesi, cinsiyetçi iş bölümü, eğitim, sağlık, siyaset, mülkiyet gibi alanlarda kadınların daha az söz sahibi olması, ayrımcılığa maruz kalması ve cinsiyetçi söylemler üzerine tartışıldı ve etkinlikler yapıldı.
“Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün, karı gibi kırıtma, adamakıllı, ev hanımı, insanoğlu“ gibi atasözleri ve deyimlere çok küçük yaşlardan itibaren maruz kalmamız, erkekliğin bu vb. söylemlerle yüceltildiği üzerine konuşuldu.
Erkekliklerin konuşulduğu atölye çalışmasında “hegemonik erkeklik, suç ortağı erkeklik, madun erkeklik, marjinal erkeklik“ olmak üzere 4 tür erkekliğin olduğu üzerine konuşuldu. Bunlardan hegemonik erkekliğin en kritik olduğu, ataerkilliğin inşasında önemli bir rol oynadığı, erkeklikler içinde en dezavantajlı grubun heteroseksüellik dışındaki cinsel yönelimleri nedeniyle madun erkeklikler olduğu üzerine tartışıldı.
Şiddet türleri, şiddet döngüsü üzerine konuşuldu. Her türlü şiddetin öğrenilmiş, seçilmiş, denetlenebilen bir davranış biçimi olduğu üzerine örnekler ve hikayeler üzerinden tartışıldı.
Erkeklerin hayatın her alanında çok fazla ayrıcalıklarının olduğu, askerlik ve sünnet gibi mağduriyetlerinin olduğu yapılan etkinliklerde konuşuldu.
Toplumsal cinsiyet temelli şiddetin konuşulduğu atölye çalışmasında, ülkemizde şu an gündemde olan ve mevcut iktidarın kaldırmaya çalıştığı İstanbul Sözleşmesi’nin öneminden, sözleşmenin kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, herhangi bir ayrım gözetmeksizin bir insanın cinsiyeti üzerinden şiddete maruz bırakılmasının önlenmesi, şiddete uğrayanların korunması ve şiddet faillerinin gerektiği şekilde cezalandırılması için devletlerin yükümlülüklerini tanımlayan bir metin olduğu üzerine konuşuldu. “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz“ diyerek Erzincan’da yaptığımız ve Türkiye genelinde yapılan eylemlerden bahsettik.
Rıza inşası kavramından bahsedilerek rızanın nasıl inşa edildiğine, bir kez rıza gösterilmesinin her seferinde rıza vermek anlamına gelmediği üzerine konuşuldu.
Sığınaklarla ilgili bilgi ve deneyim paylaşımı yapıldı. Sığınakların şu anki mevcut durumundan ve nasıl olması gerektiği ile ilgili konuşuldu.