8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart 2021 Basın Açıklaması - Erzincan Kadın Platformu

Basına ve Kamuoyuna

Bugün
8 Mart Dünya Kadınlar Günü; çiçek, mücevher, hediyeler alma
günü değil, tarihte direnen, öldürülen, yaşamları,
varoluşları için mücadele eden kadınlar ve LGBTİ+’lardan
aldığımız güçle alanlardayız.

Biz
kadınların ve LGBTİ+’ların hayatları; şiddet, sömürü ve
ayrımcılık sarmalında erkeklerin devlet tarafından
korunmasıyla, cezasızlık politikalarıyla ödüllendirilmesiyle
geçiyor. Her gün 4 kadının öldürüldüğü ülkemizde erkek –
devlet şiddeti önleyici mekanizmaları işletmeyip biz kadınların
eylemlerini engellemeye çalışıyor. 6 Mart’ta İstanbulda’ki
büyük kadın buluşmasında trans kadınların alana girişini
engellemeye çalışan, gökkuşağı bayraklarını alana almayan
polis; eylem sonrası trans arkadaşlarımıza saldırarak nefret
şuçu işlemiştir. Hukuksuzca gözaltına alınan arkadaşlarımıza
verilen ev hapsi kararını protesto ediyoruz.

“İnsan
hakları eylem planı” diyerek ülkemize insan haklarını
getireceğini söyleyenler şu an zaten iktidardadır. Sizin
iktidarda olduğunuz dönemde bu ülkede insan hakları, hukuk
kalmamıştır, insan hakları eylem planı diyerek yalandan planlar
açıklamayın. Kayyum rektör istemeyen öğrencileri, varoluşları
için alanlarda olan, “nefrete inat, yaşasın hayat” diyen
LGBTİ+’ları, haksız, hukuksuzca tutuklayıp hapse atıyor, ev
hapisleri veriyorsunuz.

Kadına
yönelik erkek şiddetini engellemeyenler, onlarca kez şikayette
bulunan kadınları korumayan yetkililer kadın katillerini aklamaya
devam ediyor.

Aile
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı; Samsun’da yaşanan kadına
yönelik erkek şiddetini “bir anneye uygulanan insanlık dışı
şiddet vakası” olarak görüyor ve fail en ağır cezayı
alacaktır diyor. Sayın bakanın görevi failin en ağır cezayı
almasını sağlamak değil; önleyici ve koruyucu politikalar oymak
ve var olan yasa ve sözleşmeleri uygulamaktır. Ayrıca bir kadına
sadece anneyken değer veren, kadın bakanlığını, aile bakanlığı
haline getiren bu zihniyeti de kabul etmiyoruz. Bu zihniyet yüzünden
Samsun’da 3 yıl önce boşandığı eşini çocuğunun gözü
önünde döven İbrahim Zarap “gözüm döndü” diyerek savunma
yapabiliyor. Çünkü biliyorlar ki “gözüm döndü, kıskançlık
krizine girdim, nefsime hakim olamadım, pişmanım” dediklerinde
iyi hal indirimi alacaklarını.

Ankara’da
ise Zeynel Korkmaz tartıştığı eşini 4 çocuğunun gözü önünde
boğazından bıçaklayarak öldürdü. Katil Zeynel Korkmaz daha
önce sosyal medya hesabından 6284 sayılı yasa ile ilgili; “bu
kanun, tamamen yuva yıkan, örf ve adetlerimize, aile yapımıza
aykırıdır” söylemlerini kullanmış. Kutsal aile, örf ve
adetler diyerek biz kadınları şiddete maruz bırakıp, öldürmenize
izin vermeyeceğiz. Yaşam güvencemiz olan 6284 sayılı yasayı
savunup etkin uygulanması için mücadele etmeye devam edeceğiz.

İstanbul
Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı yasayı uygulamayan, Sözleşme’nin
kaldırılmasını gündeme getirenler; 428 gündür Gülistan
Doku’yu bulmayanlar, Aleyna Çakır’ın katili Ümitcan Uygun
hakkında cinayetten tutuklama yapmayanlar, tecavüzcü Musa Orhan’ı
serbest bırakanlar kadın cinayetlerinin sorumlularıdır.

Patriyarkal
sistem erkeklerin maddi ve manevi her alanda üstünlüğü üzerine
kurulu. Erkekler bu üstünlükleri tehlikeye girdiği anda erkek –
devletinde verdiği güçle istediklerini yapabiliyorlar. Erkekliğin
dini, dili, ırkı, siyasi görüşü yoktur. Erkeklik her yerde, her
kesimde aynı. Sosyal medyaya kendini aklamaya çalışıp belli
kesimdeki erkekler şiddet uygular diyen erkekleride biliyoruz.
Erkekliğin verdiği güçle kapalı kapılar ardında ya da alenen
şiddet uyguluyorsunuz.

Kadınlar,
çalışma ve toplumsal yaşamda, toplumsal cinsiyet eşitsizliği
ile karşı karşıya kalmaktadır. Herhangi bir sosyal güvencesi
olmadan kayıt dışı olarak çalıştırılan kadınlar "ucuz
emek gücü" olarak görülmekte, "eşit değerde işe eşit
ücret"ten yoksun bırakılmaktadırlar. Covid 19 pandemisiyle
birlikte kapitalizmin yarattığı sorunlar derinleşmiş, pandemi
kadına yönelik ekonomik, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddeti;
kadın bedeni, emeği üzerindeki sömürü ve baskıyı arttıran
bir politikanın fırsatı haline getirilmiştir.


Çocuk,
hasta, yaşlı, engelli bakımının sadece kadına özgü bir
sorumluluk gibi görülüp kadının sırtına yüklenerek, bakımın
kamusal bir hizmet olarak sunulmaması, sosyal destek politikalarının
geliştirilmemesi, metalaştırılan hizmetlerin fiyatlarının çok
yüksek olması nedeniyle, kadınlar istihdamdan kopmakta ya da hiç
istihdam alanına girememektedir. Bakım maliyetlerinden kaçınmanın
yolu haline getirilen bu uygulamalar, kadının hane içi emeğini
görünmez kılmaya, değersizleştirmeye devam ederken, emeğinin
görünür ve değerli olması için gerekli ekonomik düzenlemeler
yapılmamaktadır. Bunun sonucunda kadınlar, kamusal alandan, sosyal
yaşamdan, üretimden uzaklaşmak zorunda kalmaktadır.


Nüfus
politikaları, ataerkil kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun
biçimde, kadın bedenleri üzerinden, kadın cinselliği ve
doğurganlığı denetlenerek sürdürülmektedir. Ülkemizde
özellikle son yıllarda, kadınların toplum içindeki ekonomik,
kültürel ve sosyal etkinliği, siyasi iktidarın bilinçli
politikalarıyla sürekli azaltılmaktadır. Kadınlar,
muhafazakar–feodal kültürün baskısı ile evine kapanmaya
zorlanmaktadır. Kadınların istihdam ve sosyal yaşama katılım
oranlarında, son yıllarda görülen düşüş, bunun en açık
göstergesidir.

Taleplerimiz
açık ve net:
*Kadınlar ve LGBTİ+ lara yönelik her türlü
ayrımcılığı ve şiddeti önleyen yasal düzenlemeler acilen
yapılmalı,İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasına son
verilmeli, 6284 sayılı yasa etkin bir şekilde
uygulanmalı,
*Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü
ayrımcılık terk edilmeli,esnek çalışma biçimlerine, cinsiyetçi
iş bölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmeli güvenceli,
düzenli işler yaratılmalı,
*Yetki ve karar mekanizmalarında
eşit temsiliyetin hayata geçmesi sağlanmalı,
*Bir sağlık
ve sosyal hak olarak kürtaj hakkının kullanımını engelleyen
fiili uygulamalardan vazgeçilmeli, güvenli ve parasız kürtaj
olanakları sağlanmalı,
*Kadınlar regl döneminde en az iki
gün ücretli izinli olmalı,
*Kadın istihdamın önündeki
engellerden olan çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı kamusal
hizmet olarak sunulmalı, ev işlerini kadının üstünden alacak
sosyal politikalar uygulanmalı,
* Kapatılan kamu kreşlerinin
yanı sıra tam zamanlı, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde hizmet
veren kamu ve mahalle kreşleri açılmalı,
*ILO 190 sayılı
sözleşme uygulanmalı,
*Kadını eğitimden, istihdamdan,
yaşamdan koparan, çocuk yaşta evliliklerin hızla artmasına yol
açan 4+4+4 eğitim sistemi hemen iptal edilmeli,
*8 Mart
kadınlar için ücretli izin günü sayılmalıdır.

Kadınların
eşit ve özgür olduğu, sömürünün baskının ortadan
kaldırıldığı bir gelecek için,
Hayatlarımıza sahip
çıkmak için,
Savaş ve işgal politikalarına geçit vermemek
için,
Demokrasi ve barış için,
Emeğimiz, bedenimiz ve
kimliğimiz bizimdir demek için,
Doğamıza ve yaşam
alanlarımıza sahip çıkmak için,
Emeğimizi ve hayatı
örgütlemek için,
Tüm kadınları, gökkuşağı gibi tüm
renklerimizle bir arada olup haklarımıza ve yaşamlarımıza sahip
çıkmaya devam edeceğiz.

Yaşasın
Feminist Mücadelemiz

Yaşasın
Kadın Dayanışması

TOP