Hemen hemen her gün dört kadın erkek şiddetine uğruyor katlediliyor. İsimler değişsede yaşamları erkekler yüzünden ellerinden alınıyor ve hepsi sadece yaşamak istiyor.Bu kadın cinayetlerinin yüzde 85'i eşler, sevgililer, eski eşler, baba , abi ya da yakın akrabalar tarafından işleniyor. En son Kırıkkale'de 38 yaşındaki Emine Bulut 4 yıl önce boşandığı Fedai Baran tarafından öldürüldü. Öldürüldüğünde yanında 10 yaşındaki kızı vardı. Kızının " Anne lütfen ölme" sözleri annesinin "Ölmek istemiyorum" çığlığına karıştı. Ve bir erkek yine kendisini, çocuğumun yanında hakaret etti sözleri ile savundu.Emine Bulut'un sözleri bu ülkede erkek şiddetinin ne boyuta geldiğinin çığlığıdır.
Türkiye'de kadın cinayetleri durmak, bitmek bilmezken sadece 2019 yılının ilk 6 ayında 214 kadın erkekler tarafından hayattan koparıldı. Son zamanlarda yaşanan bu olayların akabinde gündeme gelen idam, hadım gibi sahte çözümlerle bu şiddeti durdurabileceklerini sanan kurumlara cevabı tam da bunun çözüm olmayacağını gösterecek şekilde davranan Fedai Baran " Gider paşa paşa yatarım." diyerek bunun ne denli kalıcı bir çözüm olacağını gözler önüne sermektedir. Biz kadınlar idamın, hadımın çözüm olmadığını yaşam hakkımızın fetvalarla kutsanarak bizden alınmaya çalışılğının farkındayız ve kimsenin emaneti değiliz namusumuzu korumak kimsenin haddine değildir. Namus da bizimdir can da ve katledilen her kadın isyanımızdır. Bunun tersini yapmaya çalışarak biz kadınları, çocukları, transları zayıf,korumaya muhtaç göstererek ortaya çıkardığınız şey tam da şiddetin kendisidir. Medyada yer alan haberler şiddet içerikli yayınlar,çocuklara yönelik istismar bütün bu yaşananları besleyen ve toplumca namus kavramını kadınlara çocuklara hatta kız çocuklarına yükleyen toplumun eril zihniyetidir. Her gün 4 kadın öldürülürken engel olamayıp kayıt altına alanlarıda yaratan bu toplumdur medyada yeteri kadar yer almayınca ismi hiç duyulmayan kadınların öldürülmelerine sebepte bu toplumdur. Evde, sokakta, otobüste, çarşıda, pazarda, hastanede her yerde bu şiddetin bedelini kadınlara ödeten bu zihniyete karşı susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz yas tutmayacağız isyan etmeye, durdurana kadar sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Nafaka hakkını aleyhimize işlemeye çalışanlar İstanbul sözleşmesini fesh etmeye çalışanların istediklerinin ne olduğunu biliyoruz. Bu yüzden her yıl 400 kadının öldürüldüğü bir ülkede şiddeti önleyen yasaların uygulanması şarttır. Çocuk tacizcilerinin kol gezdiği, cinayetin değil boşanmanın engellendiği, ailenin değil şiddetin yıkılması gerektiğini öngören istanbul sözleşmesi kadınların güvencesidir ve ellerinden alınmak istenmektedir. İstanbul Sözleşmesinin amacı kadına yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti önlemektedir. Sözleşme kadına kadın olduğu için ayrımcılık yapılmasını engeller, kadın,erkek,çocuk, engelli, mülteci,LGBT+ bütün bireyleri ev içinde , dışında her yerde yaşanan şiddetten korur. Zorunlu arabuluculuk sistemiyle boşanmalar engellenmeye çalışılıyor İstanbul Sözleşmesini fesh etmek isteyerek kazanılmış haklarımız elimizden alınmak isteniyor. Mevcut yasalar uygulanmazken, katillere iyi hal indirimi verilirken idam, hadım gibi sahte çözümler isteniyor. Biz kadınlar, ölüm tehditleri altında yaşıyoruz. Sokakta kahkaha attık diye, o saatte oradaydık diye, mini etek giydik diye, boşanmak istedik diye her gün ama her gün erkekler tarafından öldürülüyoruz . Biz her gün erkekler tarafından öldürülürken adın düşmenı politikalar daha da artıyor. 6284 sayılı yasayı uygulamayanlar, İstanbul Sözleşmesini fesh etmeye çalışanlar hepsi kadın cinayetlerinin ortağıdır.
Diyanet işleri başkanı çıkıp açıklama yapıyor. Kadınların hakları , canı bize emanet diye biz kimsenin emaneti değiliz, kimsenin baş tacı değiliz, kimsenin anası, bacısı, eşi namusu değiliz olmayacağızda.
- Bugün biz bir çocuğun başına gelenin, başka bir çocuğun başına da gelmemesi için buradayız.
- Bugün biz çocuk hakları için; tecavüzcülere, kadın katillerine gerçek adaletin tecelli etmesi için
buradayız.
- Bugün biz; tecavüzcü ve kadın katillerine “idam edilsin, hadım edilsin" dememek için buradayız.
Çünkü biz biliyoruz ki hadımla, idamla adalet tecelli etmeyecektir.
Çünkü biz biliyoruz ki, bu tür ifadeler sahte çözümlerdir. Biz "erkek adalet değil, gerçek adalet demek
için buradayız “.
Bugün biz; “ şiddetin dili, dini, ırkı, rengi yok “ demek için buradayız.
Çünkü biz biliyoruz ki psikopat, hasta, sapık gibi sıfatlar tecavüzcüyü ve erkek şiddetini aklar, şiddeti meşrulaştırır.
Biz biliyoruz ki şiddet ilkin ailede, sonra her yerde.
Bugün biz; “artık yeter, tecavüzcüyü koruma, aklama, yargıla” demek için buradayız.
Bugün biz tacizin, tecavüzün üstünün kapatanlara “ bir kereden bir şey olmaz” diyenlere yeter demek
için buradayız.
Bugün biz; “ indirimlerden indirim beğen “ eril yargı zihniyetine dönüp kendilerine bakmaları ve
sorgulamaları için buradayız.
Bugün biz; katliamı, tecavüzü, şiddeti meşrulaştıran zihniyetinizle hayatlarımızı kuşatmanıza izin
vermemek için; tecavüze maruz kalan çocukların ve ailelerinin yaşadığı travmayı nasıl ortadan
kaldıracaksınız demek için buradayız.
Bugün biz; 9 yaşında ki çocuğun evleneceği fetvasını veren sözde din adamlarına “yeter, sus artık,
sabrımız taştı “ demek için buradayız
Bugün biz; tecavüzcüyü koruyup adını gizleyen topluma ayna tutmak için buradayız.
Evet efendiler, siz bu erkek şiddetinin, çocukların canını yakan istismarın neresindesiniz?
Bugün biz; kadın ve çocukları mağdur eden absürt, cinsiyetçi yasa tasarılarına itiraz etmekten
yorulduk, usandık. Siz utanmadınız mı demek için buradayız.
Biz çocukların kalbini, kimliğini koruyacağız.
Biz çocukları salt 23 Nisanlarda hatırlamayacağız.
Biz çocuk hakları komisyonlarının kurulabilmesi için, çalışacağız, susmayacağız, korkmayacağız.
Bu ülkede dokunulmazlık milletvekillerinin değil çocukların olmalı.
İktidarın, küçük yaştaki kız çocuklarıyla evlenen erkeklerin istismar suçundan affedilmesine yönelik bir tasarı hazırladığıyla ilgili haberler bir süredir basına yansımaktadır. Son çıkan haberlere göre AKP tarafından 15 yaş farkının bir kriter olarak benimsenmiş olduğu ve çocuk istismarını meşrulaştıracak bu affın bütçe görüşmeleri tamamlandıktan sonra, Ocak 2020 gibi meclise getirileceği söylenmekte. AKP 2016 yılından beri sistematik olarak çocuk yaşta, zorla ve erken evlendirmelerin önünü açacak, çocuk istismarını meşrulaştıracak bu af da dahil, birtakım yasa değişiklikleri ve uygulamaları gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede, kadın örgütlerinin tüm itirazlarına rağmen 2016 yılında Torba Kanun ile çocukların cinsel istismarına ilişkin cezayı düzenleyen TCK 103. maddesinin 1. ve 2. fıkralarına 12 yaş ayrımı getirilmiş, 12 yaş altındaki cinsel istismar suçlarına ağırlaştırılmış cezalar getirilmiş, 12 yaş sınırının neye göre belirlendiği ise kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Şu anda getirilmek istenen af, 15 yaş altı kız çocuklarına karşı işlenen cinsel istismar suçundan hüküm giyen failleri de kapsayacaktır. Yani 12 yaşında bir kız çocuğunun 27 yaşındaki bir erkek ile evlendirilmesi durumunda cezasızlık yoluna gidilmek istenmektedir. Bu cezasızlığın çocuk istismarı suçu faillerine cesaret vereceği ve bu suçu teşvik edeceğini öngörüyoruz. Nitekim, Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi kendisinden 9 yaş küçük olan 12 yaşındaki kuzenini evlilik görüntüsü altında istismar eden ve olay gerçekleştiği zamanda “kız çocuğunun yaşını bilmediğini” savunan faili beraat ettirmiş ve Yargıtay da oy çokluğuyla bu kararı onamıştır. “Geleneksel değer yargıları, birlikteliklerin sorunsuz devam etmesi, mağdurun şikayetçi olmaması, ceza verilmesi halinde aile yapısının zarar göreceği” gibi gerekçelerle verilen bu karar, 15 yaş altındaki çocukların cinsel istismarının meşrulaştırılmasının alt yapısının sağlanmaya çalışıldığını göstermektedir. Ayrıca böyle bir af, 2005 yılında kanundan çıkarılan “tecavüzcü ile evlilik durumunda cezasızlık sağlayan” maddenin geri getirilmeye çalışıldığını göstermektedir.
İstismar suçunu evlenme koşullu bir düzenleme ile aklamak çocukların tekrarla istismara maruz bırakılması ve şiddet dolu hayatlara mahkûm edilmesi anlamına gelmektedir. AKP’nin “ Affı bir defaya mahsus yapacağız” açıklaması, “Bir kereden bir şey olmaz” zihniyetinin devam ettiğini göstermektedir. Bu düzenlemeyi yapma gerekçesi olarak, küçük yaşta istismar edilmiş ve evlendirilmiş kız çocuklarının, suç olan bu eylemi gerçekleştiren erkeklerin hapse girmesi sonucunda çocuklarıyla birlikte ortada kalmaları ve mağdur olmaları gösterilmektedir. Çocukları korumakla yükümlü devletin veri dahi paylaşmadan böyle bir gerekçeyle çocukların cinsel istismarını meşrulaştırmaya çalışmasını akıl ve vicdan dışı buluyoruz. İktidara tekrar sesleniyoruz, amaç gerçekten kız çocuklarını korumak ve mağdur olmalarını engellemekse neler yapılabileceğini kadın ve çocuk örgütleri yıllardır haykırmakta! Faillerin değil, çocukların mağduriyetlerini öncelemek ve dahası önlemek elinizde! İstismarcıları affetmek yerine çocukları koruyacak önlemleri hayata geçirin!
Evlenme ehliyeti olmayan çocuklara imam nikahını kıyan din görevlilerinin, kız çocuklarını çocuk yaşta evlendiren ailelerin ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman kişi ve resmi otoritelerin cezalandırılması, Türk Ceza Kanunu’nda 15 yaş altı çocukların cinsel davranışa rızasının söz konusu olamayacağının açıkça belirtilmesi, erken yaşta ve zorla evlendirmenin suç olarak düzenlenmesi, evlilik yaşının her koşulda 18’e çıkartılması ve bunların hiçbir boşluk ve yorum farkına yer bırakmayacak şekilde yasalara dahil edilmesi gerekmektedir.
Tüm milletvekillerini tasarının yasalaşmaması için gerekeni yapmaya, başta tüm kadınlar olmak üzere basın ve medya kuruluşlarını ve kamuoyunu bu konunun takipçisi olmaya çağırıyoruz!
Nafaka Hakkı Kadın Platformu
TCK 103 Kadın Platformu