Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteği ile gerçekleştirdiğimiz “Genç Kadınlarla Feminizm” projesi
Erkek şiddeti; kadınlar ile erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinden kaynaklı, erkeklerin kadınlara uyguladığı sistematik ayrımcılığın en somut halidir. Erkekler, tarihten gelen güç ilişkilerini korumak, kadınları kontrol altında tutmak için şiddet uygular. Kadına yönelik şiddetin önüne geçilebilmesi, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının üstün olarak kurguladığı erkeklik algısı karşısında ikincil ve muhtaç olarak kurgulanan kadınlık algısı ile mücadele etmeyi gerekli kılar.
Kadın ile erkek arasındaki bu güç ilişkilerinin, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın, toplumsal cinsiyet kimliği olarak kadınlık değerlerinin, kadınların maruz bırakıldıkları şiddetin, ayrımcılığın kaynağındaki patriyarkal sistemin irdelenmesi, sorgulanması gerekmektedir. Kadınların yaşadığı toplumsal cinsiyet ayrımcılığını konuşarak açığa çıkarmak ve böylelikle kadınların güçlenmelerini ve potansiyellerinin farkına varmalarını sağlamak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temelindeki bu sorunlara çözüm üretmek gerektiği fikriyle bu proje yapılmaya karar verilmiştir.
Kadınların bedeni ve emeği üzerine kurulu patriyarkal sistemde kadınlar yaşamlarının kontrolünü ele almakta, maruz kaldıkları şiddeti ev içinden, aileden dışarı çıkarmakta zorlanmaktadırlar. Bunun en önemli nedeni ise kadınlara öğretilmiş utanma ve kendini suçlama haliyle birlikte ailenin mahrem olması ve mahremin dışarıya çıkarılmasının yasak olmasıdır. “Özel olan politiktir” vurgusunu esas alarak Erzincan’da yaşayan 18-26 yaş aralığındaki genç kadınların;
- feminizmle tanışmalarını,
- kadın kimliğine ilişkin doğru bir algı geliştirmelerini,
- toplumsal cinsiyet bakış açısı edinmelerini,
- toplumsal cinsiyet kalıp yargılarından kaynaklı deneyimlerinin, ezilmişliklerinin ortak
- olduğuna ilişkin farkındalık kazanmalarını,
- kadın olmaktan kaynaklı yaşadıkları ötekileştirme ve ezilmenin tüm kadınların ortak sorunu olduğunu fark etmelerini sağlamak amaçlanmaktadır.
Bu amaçlarla gerçekleştirilecek bilinç yükseltme grupları ile kadın olmanın kadınlar açısından ne anlama geldiği, toplum tarafından kadınlara yüklenen ve kadınlardan beklenen roller, kadınların toplumsal cinsiyetlerinin yaşamlarını nasıl etkilediği, hayatlarının her alanında karşılaştıkları toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve bu ayrımcılığın kadına yönelik şiddetin bir sonucu olduğu, kadına yönelik şiddetin nedenleriyle ilgili yanlış inanışlar ile ilgili bilgi ve farkındalık gelişimi gerçekleştirilerek kadınların şiddetle mücadelede dayanışma ve harekete geçmeleri hedeflenmektedir. Kadınların bireysellikten politikliğe doğru bir dönüşüm, farkındalık kazanmaları sağlanacaktır.
Belirlenen 1 mahallede yapılacak saha çalışmaları ile kadınları; da(ya)nışma merkezimizle ilgili, şiddete maruz bırakıldıklarında başvuru yapabilecekleri kurumlar, haklarımız ve kazanımlarımız ile ilgili ve erkek şiddetiyle mücadele ederken karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunlarla nasıl baş edebilecekleri üzerine bilgilendirmeler yapılacaktır.
Genç kadınlarla bilinç yükseltme grupları ve mahallede saha çalışması yapıldıktan sonra şehir merkezinde kiraladığımız salonda proje ekibi, bilinç yükseltme gruplarına katılan kadınlar ve mahalledeki kadınların katılımı ile genel toplantı yapılarak ve projenin değerlendirmesi gerçekleştirilecektir.
- Published in Genel
Erzincan’da Kadın ve Sağlık Hakkı Projesi devam ediyor…
Sivil Toplum için Destek Vakfı desteği ile Erzincan’da Kadın ve Sağlık Hakkı Projesi kapsamında yürüttüğümüz çalışma aralık ve ocak ayı itibari ile devam etmektedir. Projenin devam ettiği bu süreçte kadınların sağlık hizmetlerine ulaşabilmeleri, karşılaştıkları sorunları dile getirebilmeleri, üreme ve cinsel sağlık konularında farkındalığın arttırılması amacı ile başlattığımız faaliyetlere 8 kişilik proje ekibinin aldığı eğitici eğitimi sonucunda toplantılar gerçekleştirmekteyiz.
Kadınlarla; cinsellik, cinsel şiddet, onay, gebelik, kürtaj, güvenli cinsellik, cinsel sağlık, beden, haz konu başlıkları ile ilgili 12 oturum gerçekleştirmekteyiz. Toplantılar öncesinde kadınlarla saha çalışmaları gerçekleştirdik. Eylül ayından kasım ayına kadar 10’ar kişilik 2 kadın grubu ile toplamda 24 toplantı düzenlenmiştir. Projemizde belirlenen ikinci mahallede toplantılar aralık ayından itibaren 10 kişilik üçüncü kadın grubu ile devam etmektedir.
- Published in Genel
Katre Kadın Erzincan Saha Çalışması Deneyimleri
Bu rapor “Erzincan’da Kadınlar Buluşuyor” projesi kapsamında hazırlanmıştır. Projemiz Ocak 2021 ve Kasım 2021 tarihleri arasında Heinrich Böll Stiftung Derneği tarafından desteklenmiştir. Toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı kapsamlı bir mücadele yürütmek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla faaliyetlerimiz gerçekleştirilmiştir. Raporumuz Ocak 2021 ve Kasım 2021 tarihleri arasında saha çalışması yaptığımız Kavakyolu ve İzzetpaşa mahallelerinde 600 kadınla yapılan yüz yüze görüşmelere, gözlemlere, toplantılara, kurumlara yapılan bilgi edinme başvurularına ve kadın da(ya)nışma merkezimize başvuran kadınların erkek şiddetiyle, patriyarka ile mücadele, deneyim ve paylaşımlarına dayanmaktadır.
Kadınların deneyim ve paylaşımlarının; erkek şiddetinin önlenmesi, şiddete maruz bırakılan kadınların güçlenmesi, mevcut yasalar ve mekanizmalardaki eksikliklerinin ortaya çıkarılması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
Raporda aktarılan veriler 11 aylık süre zarfında, da(ya)nışma merkezimize gelen şiddet başvurularından ve mahallelerde yapılan anketlerden edinilen niceliksel verilere ve mahallelerde yapılan yüz yüze görüşmelerden ve gözlemlerden elde edilen niteliksel verilere dayanmaktadır. Verilerin elde edilme sürecinde gizlilik ilkesine uygun davrandığımızı, kadınların sınırlarına özen gösterdiğimizi ve genel olarak araştırma etiğine uygun davrandığımızı belirtmek isteriz. Hazırladığımız raporun kadına yönelik şiddetle mücadele alanına katkı sunmasını umuyoruz.
- Published in Genel
“Erzincan’da kadınlar buluşuyor” projesi
Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin desteği ile gerçekleştirdiğimiz “Erzincan’da kadınlar buluşuyor” adlı projemiz devam etmektedir. Belirlediğimiz mahallelerden ilkinde hane ziyaretleri yaparak kadınlarla yüz yüze görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Şu ana kadar 130 kadınla yüz yüze görüşme gerçekleştirdik ve 70 kadın anketlerimize cevap verdi. Kadınlarla yağtığımız yüz yüze görüşmelerde kadınların; yaşadığı mahalledeki sorunları, Covid-19 salgınının yaşamlarımızı nasıl etkilediği ve kadın olarak yaşadığımız ortak sorunlar ve bu sorunlarla nasıl başedebileceğimiz ve destek mekanizmaları üzerine konuşuyoruz. Yaptığımız hane ziyaretleri esnasında kadınlardan şiddet başvuruları alıyoruz. 5 kadından şiddet başvurusu aldık ve başvurulara bizden istenilen destek sağlandı. Covid – 19 salgını nedeniyle mahallede yapmayı planladığımız toplantı takvimlerinde aksaklıklar yaşandı. Fakat fiziksel mesafe ve pandemi kurallarına dikkat edilerek 15 kadının katılımı ile 2 toplantı yapıldı.
Toplantılarda; yaşadıkları şiddetten dolayı evlerinden çıkamayan kadınların, kadına yönelik şiddet konusunda destek mekanizmaları hakkında bilgilendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığının artması, şiddetin normalleştirilmesine neden olan kabul ve tutumların sorgulanması ve şiddetin toplumsal bir sorun olduğu gerçeğinin farkına varılması konuları üzerinden kendi yaşantılarımızdan da örnek verilerek kadınların farkındalıklarının artması sağlanmaya çalışıldı.
- Published in Genel
Erzincan’da Kadın ve Sağlık Hakkı Projesi
Sivil Toplum İçin Destek Vakfı’na yapmış olduğumuz, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu kapsamında Erzincan’da Kadın ve Sağlık Hakkı Projemiz kabul edildi. Proje kapsamında üreme, cinsel sağlık ve hizmetlerini temel bir hak olarak kabul ederek kadınların bu konuda farkındalığını artırmak, kurumlarda karşılaştıkları sorunları raporlamak, hizmetlere erişebilmeleri için savunuculuk yapmak ve konunun “konuşulabilir” olması amacıyla kadınlar nezdinde farkındalığı geliştirmek.
2 Temmuz 2021 itibariyle destekçilerimiz Sivil Toplum İçin Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation işbirliği ile projenin faaliyet takvimini takiben çalışmalarımıza başladık. 1 Temmuz 2022 tarihine kadar sürecek olan proje Erzincan’da iki mahallede (Kavakyolu ve İzzetpaşa) olmak üzere 15 kişilik kadın grupları ile yapacağımız atölye çalışmaları, raporlar ve elde edeceğimiz verilerle tamamlanacaktır. Hibe açılış toplantısı ile karşılıklı soru cevap şeklinde yaptığımız görüşmelerle projenin uygulanma sürecinde bizlere destek olan fon kuruluşu ve işbirliği içerisindeki tüm kurumlara teşekkür ederiz.
- Published in Genel
İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz!
27.03.2021 Tarihli Basın Açıklaması – Erzincan Kadın Platformu
İstanbul Sözleşmesine karşı yürütülen kadın düşmanı, dinci ve muhafazakar kampanyalar sonucu olarak 20 Mart tarihinde gece yarısı cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı ilan edildi. 2011 yılında mecliste onaylanan tüm kadınları ilgilendiren sözleşme, kadınları şiddete mahkum etmeyi kafasına koymuş kadın düşmanlarının sözünü onaylayan tek bir adam tarafından kaldırıldı.
Bir kişinin İstanbul Sözleşmesi’ni fesih kararı yok hükmündedir! Şiddet uygulayan erkekleri cesaretlendiren kararı tanımıyoruz, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz, hayat mücadelemizi elimizden hiçbir kararnamenin alamayacağını biliyoruz.
İstanbul
Sözleşmesi gerektiği gibi uygulanana, erkek şiddeti son bulana
kadar mücadelemiz devam edecek. Kadın düşmanı devlete karşı
yaşasın kadın dayanışmamız!
Bizler biliyoruz ki şiddete
maruz kalan, öldürülen her kadının, fail kadar suçlusu,
devlettir.Cinayete, şiddete, tacize, tecavüze karşı alanlarda
mücadele eden kadınları engelleyenler, tutuklayanlar failleri ve
kadın katillerini koruyor
Son 9 gün içerisinde Türkiye’de 9 kadın hayatını kaybetti. Rabia Doğan ve Meral Sivrikaya boşanma aşamasında oldukları erkekler tarafından, Serpil Fikirli uzaklaştırma kararı olmasına rağmen, Nagihan Üste birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü. Zülfinur Bakır şüpheli şekilde hayatını kaybedenlerden bazıları.
İzmir Konak’ta ise 17 yaşında 5 aylık hamile olan Sezen Ü. birlikte olduğu erkek Anıl Yolum tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Fırat Kaya isimli erkek, işitme engelli LGBTİ+’ya işkence ettiği görüntüleri sosyal medyada yayınlanmasının ardından gelen tepkiler üzerine tutuklandı. Aylardır devlet kurumları ve kişiler tarafından hedef gösterilen LGBTİ+’lar cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği sebebi ile kimseye ayrımcılık yapılmamasını hedefleyen tek sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesinin bahanesini Lgbti+’lara yükleyen herkes bu suçun failidir.
Bu
coğrafyada her gün binlerce kadının şiddete maruz kaldığını,
çeşitli bahaneler sunularak öldürüldüğünü biliyoruz.
Failleri cesaretlendiren sizlersiniz!
İstanbul Sözleşmesi’ne
saldırmak yaşam hakkımıza saldırmaktır. “İstediğimiz
sözleşmeden çıkarız” diyenlere, yeni sözleşme isteyenlere
söylüyoruz: Hayatımıza dair kararları biz veririz!
İrademizin ve haklarımızın yok sayıldığı bugünlerde, kadınlara yönelik devlet şiddeti ve erkek şiddetine karşı mücadelemize devam edeceğimizi, şimdi bir kez daha ve daha güçlü bir biçimde haykırıyoruz. Hiçbir güç bizi mücadelemizden, kadın dayanışmasından alıkoyamaz. İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz.
- Published in Genel
İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz!
20.03.2021 Tarihli Basın Açıklaması – Erzincan Kadın Platformu
İstanbul Sözleşmesine karşı yürütülen kadın düşmanı, dinci ve muhafazakar kampanyalar sonucu olarak dün gece yarısı cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı ilan edildi. 2011 yılında mecliste onaylanan tüm kadınları ilgilendiren sözleşme, kadınları şiddete mahkum etmeyi kafasına koymuş kadın düşmanlarının sözünü onaylayan tek bir adam tarafından kaldırıldı.
İstanbul Sözlemesi’ni tartışıp duruyorlar, çünkü kadınların şiddete mahkum olmasını istiyorlar. Kadınlar hayır diyemesin, kadınlar şiddete ses çıkaramasın, kendi hayatları hakkında karar alamasın istiyorlar. Kadınları korumakla yükümlü olan devlet ise erkek devlet olduğunu bir kez daha gösterip kadınların haklarını, can güvenliğini hiçe sayıyor.
Aile yapısı bozuluyor, toplum değerleri parçalanıyor diyerek kadın düşmanlığına çağrı yapanlar, kadınların ve çocukların her türlü şiddete maruz kaldığı toplum ve aile düzenini savunuyor. Kadınların özgürleşmesinden korkuyorlar. Kadınlar üstündeki egemenliklerini kaybetmemek için çırpınıyorlar.
İstanbul Sözleşmesi’nden nefret ediyorlar çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliği lafını dahi duymak istemiyorlar. Eşitsizliği doğallaştırmak, kadınları erkeklere tabi kılmak için fıtrattan, adaletten dem vuruyorlar. Bizler ise biliyoruz ki eşitlik olmadan adalet olmaz!
Kadınlara yönelik şiddeti önleyen, koruyan, kadınları güçlendirecek destek mekanizmalarını oluşturan ve failleri cezalandırma yükümlülüğü veren bir sözleşmeden çekilmek, devletin bu yükümlülüklerden kaçması anlamına gelir. Kadın cinayetlerine karşı, kadına yönelik şiddeti önlemek için sorumluluk almayı reddettiği anlamına gelir. Bu devletin kadınlara karşı olduğu anlamına gelir.
Dün gece yarısı kadınları dövme özgürlüğü isteyen erkeklere, Samsun’daki İbrahim Zarap gibilere, “eşit değilsiniz” diyerek bizi baskıya, şiddete açık hale getirenlere büyük bir hediye verildi. Karakollarda kadınları şiddete maruz kaldığı evlerine geri yollayan polisler, sığınaklarda kadınlara hapis hayatı yaşatan yetkililer, mahkeme salonlarında kadınları maruz kaldığı şiddet için suçlayan hakimler teşvik edildi.
Bir sonraki kadın cinayetinde ortalıkta ikiyüzlü açıklamalar yaparak, cezasızlığın kol gezdiği bir ülkede, ağır ceza getireceğiz safsataları ile kamuoyunu yatıştırmaya çalışacaklar. Biz ise biliyoruz ki şiddete maruz kalan, öldürülen her kadının, fail kadar suçlusu, devlettir.
Bilinsin ki sonuna kadar mücadele edeceğiz, birleşeceğiz ve haklarımızı geri alacağız. Tüm hukuksuz eylemlerinize, faillerin sırtının sıvazlanmasına, kadınların, kız çocuklarının ve LGBTİ+’ların şiddetin hedefi haline getirilmesine karşı direneceğiz.
Tek bir kadın, tek bir çocuk, tek bir LGBTİ+ bu ülkede tehdit altında kalmayıncaya kadar İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284’ü uygulamak, haklarımızı, hayatımızı korumak ve işinizi yapmak zorundasınız. Ülkeyi oyalamak için uydurduğunuz “Güçlü Kadın Güçlü Türkiye” kampanyalarınız bu ülkede feministlerin on yıllardır yürüttüğü mücadeleyi ve o mücadelenin ne kadar haklı, ne kadar meşru olduğu gerçeğini örtemez. İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılıyoruz demek kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+lara “öldürülseniz de, tecavüze, tacize, istismara maruz bırakılsanız da biz failleri, erkek şiddetini koruyacağız” demektir! Haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Gece yarısı yapılan yasa değişiklikleri bizim için yeni değil. Ancak bir imzayla uluslararası sözleşmeden ayrılmaya kalkmak bu ülkedeki tüm kadın ve LGBTİ+ların varlığına, haklarına açık saldırı demektir.
İstanbul Sözleşmesi bizlerin yıllardır süren mücadelesi sonucu yazıldı. Çıkma kararını asla tanımıyoruz! Bir grup adamın sözünün, tek adamın kararının kadınlar tarafından hükmü yoktur! İstanbul Sözleşmesi gerektiği gibi uygulanana, erkek şiddeti son bulana kadar mücadelemiz devam edecek. Kadın düşmanı devlete karşı yaşasın kadın dayanışmamız.
- Published in Genel
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
8 Mart 2021 – Erzincan Kadın Platformu
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü; çiçek, mücevher, hediyeler alma günü değil, tarihte direnen, öldürülen, yaşamları, varoluşları için mücadele eden kadınlar ve LGBTİ+’lardan aldığımız güçle alanlardayız.
Biz kadınların ve LGBTİ+’ların hayatları; şiddet, sömürü ve ayrımcılık sarmalında erkeklerin devlet tarafından korunmasıyla, cezasızlık politikalarıyla ödüllendirilmesiyle geçiyor. Her gün 4 kadının öldürüldüğü ülkemizde erkek – devlet şiddeti önleyici mekanizmaları işletmeyip biz kadınların eylemlerini engellemeye çalışıyor. 6 Mart’ta İstanbulda’ki büyük kadın buluşmasında trans kadınların alana girişini engellemeye çalışan, gökkuşağı bayraklarını alana almayan polis; eylem sonrası trans arkadaşlarımıza saldırarak nefret şuçu işlemiştir. Hukuksuzca gözaltına alınan arkadaşlarımıza verilen ev hapsi kararını protesto ediyoruz.
“İnsan hakları eylem planı” diyerek ülkemize insan haklarını getireceğini söyleyenler şu an zaten iktidardadır. Sizin iktidarda olduğunuz dönemde bu ülkede insan hakları, hukuk kalmamıştır, insan hakları eylem planı diyerek yalandan planlar açıklamayın. Kayyum rektör istemeyen öğrencileri, varoluşları için alanlarda olan, “nefrete inat, yaşasın hayat” diyen LGBTİ+’ları, haksız, hukuksuzca tutuklayıp hapse atıyor, ev hapisleri veriyorsunuz.
Kadına yönelik erkek şiddetini engellemeyenler, onlarca kez şikayette bulunan kadınları korumayan yetkililer kadın katillerini aklamaya devam ediyor.
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı; Samsun’da yaşanan kadına yönelik erkek şiddetini “bir anneye uygulanan insanlık dışı şiddet vakası” olarak görüyor ve fail en ağır cezayı alacaktır diyor. Sayın bakanın görevi failin en ağır cezayı almasını sağlamak değil; önleyici ve koruyucu politikalar oymak ve var olan yasa ve sözleşmeleri uygulamaktır. Ayrıca bir kadına sadece anneyken değer veren, kadın bakanlığını, aile bakanlığı haline getiren bu zihniyeti de kabul etmiyoruz. Bu zihniyet yüzünden Samsun’da 3 yıl önce boşandığı eşini çocuğunun gözü önünde döven İbrahim Zarap “gözüm döndü” diyerek savunma yapabiliyor. Çünkü biliyorlar ki “gözüm döndü, kıskançlık krizine girdim, nefsime hakim olamadım, pişmanım” dediklerinde iyi hal indirimi alacaklarını.
Ankara’da ise Zeynel Korkmaz tartıştığı eşini 4 çocuğunun gözü önünde boğazından bıçaklayarak öldürdü. Katil Zeynel Korkmaz daha önce sosyal medya hesabından 6284 sayılı yasa ile ilgili; “bu kanun, tamamen yuva yıkan, örf ve adetlerimize, aile yapımıza aykırıdır” söylemlerini kullanmış. Kutsal aile, örf ve adetler diyerek biz kadınları şiddete maruz bırakıp, öldürmenize izin vermeyeceğiz. Yaşam güvencemiz olan 6284 sayılı yasayı savunup etkin uygulanması için mücadele etmeye devam edeceğiz.
İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı yasayı uygulamayan, Sözleşme’nin kaldırılmasını gündeme getirenler; 428 gündür Gülistan Doku’yu bulmayanlar, Aleyna Çakır’ın katili Ümitcan Uygun hakkında cinayetten tutuklama yapmayanlar, tecavüzcü Musa Orhan’ı serbest bırakanlar kadın cinayetlerinin sorumlularıdır.
Patriyarkal sistem erkeklerin maddi ve manevi her alanda üstünlüğü üzerine kurulu. Erkekler bu üstünlükleri tehlikeye girdiği anda erkek – devletinde verdiği güçle istediklerini yapabiliyorlar. Erkekliğin dini, dili, ırkı, siyasi görüşü yoktur. Erkeklik her yerde, her kesimde aynı. Sosyal medyaya kendini aklamaya çalışan belli kesimdeki erkekler şiddet uygular diyen erkekleride biliyoruz. Erkekliğin verdiği güçle kapalı kapılar ardında ya da alenen şiddet uyguluyorsunuz.
Kadınlar,
çalışma ve toplumsal yaşamda, toplumsal cinsiyet eşitsizliği
ile karşı karşıya kalmaktadır. Herhangi bir sosyal güvencesi
olmadan kayıt dışı olarak çalıştırılan kadınlar “ucuz
emek gücü” olarak görülmekte, “eşit değerde işe eşit
ücret”ten yoksun bırakılmaktadırlar. Covid 19 pandemisiyle
birlikte kapitalizmin yarattığı sorunlar derinleşmiş, pandemi
kadına yönelik ekonomik, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddeti;
kadın bedeni, emeği üzerindeki sömürü ve baskıyı arttıran
bir politikanın fırsatı haline getirilmiştir.
Çocuk, hasta,
yaşlı, engelli bakımının sadece kadına özgü bir sorumluluk
gibi görülüp kadının sırtına yüklenerek, bakımın kamusal
bir hizmet olarak sunulmaması, sosyal destek politikalarının
geliştirilmemesi, metalaştırılan hizmetlerin fiyatlarının çok
yüksek olması nedeniyle, kadınlar istihdamdan kopmakta ya da hiç
istihdam alanına girememektedir. Bakım maliyetlerinden kaçınmanın
yolu haline getirilen bu uygulamalar, kadının hane içi emeğini
görünmez kılmaya, değersizleştirmeye devam ederken, emeğinin
görünür ve değerli olması için gerekli ekonomik düzenlemeler
yapılmamaktadır. Bunun sonucunda kadınlar, kamusal alandan, sosyal
yaşamdan, üretimden uzaklaşmak zorunda kalmaktadır.
Nüfus
politikaları, ataerkil kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun
biçimde, kadın bedenleri üzerinden, kadın cinselliği ve
doğurganlığı denetlenerek sürdürülmektedir. Ülkemizde
özellikle son yıllarda, kadınların toplum içindeki ekonomik,
kültürel ve sosyal etkinliği, siyasi iktidarın bilinçli
politikalarıyla sürekli azaltılmaktadır. Kadınlar,
muhafazakar–feodal kültürün baskısı ile evine kapanmaya
zorlanmaktadır. Kadınların istihdam ve sosyal yaşama katılım
oranlarında, son yıllarda görülen düşüş, bunun en açık
göstergesidir.
Taleplerimiz
açık ve net:
*Kadınlar ve LGBTİ+ lara yönelik her türlü
ayrımcılığı ve şiddeti önleyen yasal düzenlemeler acilen
yapılmalı,İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasına son
verilmeli, 6284 sayılı yasa etkin bir şekilde
uygulanmalı,
*Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü
ayrımcılık terk edilmeli,esnek çalışma biçimlerine, cinsiyetçi
iş bölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmeli güvenceli,
düzenli işler yaratılmalı,
*Yetki ve karar mekanizmalarında
eşit temsiliyetin hayata geçmesi sağlanmalı,
*Bir sağlık
ve sosyal hak olarak kürtaj hakkının kullanımını engelleyen
fiili uygulamalardan vazgeçilmeli, güvenli ve parasız kürtaj
olanakları sağlanmalı,
*Kadınlar regl döneminde en az iki
gün ücretli izinli olmalı,
*Kadın istihdamın önündeki
engellerden olan çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı kamusal
hizmet olarak sunulmalı, ev işlerini kadının üstünden alacak
sosyal politikalar uygulanmalı,
* Kapatılan kamu kreşlerinin
yanı sıra tam zamanlı, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde hizmet
veren kamu ve mahalle kreşleri açılmalı,
*ILO 190 sayılı
sözleşme uygulanmalı,
*Kadını eğitimden, istihdamdan,
yaşamdan koparan, çocuk yaşta evliliklerin hızla artmasına yol
açan 4+4+4 eğitim sistemi hemen iptal edilmeli,
*8 Mart
kadınlar için ücretli izin günü sayılmalıdır.
Kadınların
eşit ve özgür olduğu, sömürünün baskının ortadan
kaldırıldığı bir gelecek için,
Hayatlarımıza sahip
çıkmak için,
Savaş ve işgal politikalarına geçit vermemek
için,
Demokrasi ve barış için,
Emeğimiz, bedenimiz ve
kimliğimiz bizimdir demek için,
Doğamıza ve yaşam
alanlarımıza sahip çıkmak için,
Emeğimizi ve hayatı
örgütlemek için,
Tüm kadınları, gökkuşağı gibi tüm
renklerimizle bir arada olup haklarımıza ve yaşamlarımıza sahip
çıkmaya devam edeceğiz.
Yaşasın Feminist Mücadelemiz
Yaşasın
Kadın Dayanışması
- Published in Genel
Ortak Mücadele Hep Birlikte Kampanyası One Day One Struggle 2020
Türkiye’nin Erzincan ilinde yer alan Katre Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği; heteroseksüelliğin, cisseksizmin, alloseksizmin, monoseksizmin normal ve zorunlu olarak kabul edildiği dünyamızda, cinsel yönelimlerinden ve cinsiyet kimliklerinden dolayı sistematik bir ayrımcılığa, fiziksel, duygusal, psikolojik saldırılara maruz kalan LGBTİ+’ların güçlenmesi için LGBTİ+’larla (evli geyler, trans kadınlar) atölye çalışmaları yapmıştır. LGBTİ+’lardan şiddet başvuruları almakta ve başvurulara istenilen desteği sağlamaktadır.
CSBR’nin desteği ile gerçekleştirdiği “Erzincan’da LGBTİ+’lar Güçleniyor” projesi ile LGBTİ+’larla atölye çalışmaları yapıyor. Atölyeler; LGBTİ+’ların homofobik/transfobik baskı ve dışlanmanın sonucu olarak ortaya çıkan yalıtılmışlık duygularıyla baş edebilmelerini, LGBTİ+’lar arasında dayanışma becerileri geliştirmeyi, birlikte birbirlerinden öğrenerek farkındalıkları artırmayı ve deneyim paylaşımları yaparak güçlenmeyi hedefliyor.
Katre Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, heteroseksizm ve patriyarka ile mücadele ederek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için çalışıyor.
Katre Kadin joins the campaign through their on-going workshop for LGBTI+ solidarity in Erzincan.
Located in the province of Erzincan, Katre Women’s Consultation and Solidarity Association, works to achieve gender equality by combatting heterosexism and patriarchy. Katre Kadin recieves many applications LGBTI+ individuals experiencing violence, and provides appropriate and necessary supports. This year, supported by CSBR, Katre Kadin launched the “LGBTI+ Getting Stronger in Erzincan” project. Through a series of workshops, the project beings LGBTI+ individuals together with the aim of countering isolation from homophobic and transphobic oppression and exclusion, developing solidarity skills amongst LGBTI+ individuas, and learning from each other through experience exchange.
- Published in Genel
Türkiye’deki İnsan Hakları Savunucularına Kapsamlı Destek Programı
Türkiye’de ki İnsan Hakları Savunucularına Kapsamlı Destek Programının fon desteği ile gerçekleştirdiğimiz projemizde, kadınların hakları ve alabilecekleri destekler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak, şiddet yaşayan kadınların destek mekanizmalarına ulaşabilmelerine destek olmak” amacıyla atölyeler yapmayı planladık.
Projemizin atölyeleri kadın dayanışması ve örgütlenmesinin temel prensiplerine odaklanarak düzenlenecektir.
Projede, eğitici eğitimleri uygulanarak, proje ekibinin alınan eğitimleri, proje bitiminden sonraki çalışmalarda da aktarımını yapması sağlanacaktır. Proje ekibi, halihazırda şiddet başvuruları almakta ve sahada kadınlarla farkındalık grup çalışmaları yapmaktadır; alacağı eğitici eğitimi ile deneyimleri artacak ve güçlenecektir.
Saha temsilcileri, eğitici eğitimleri alarak, yaşadıkları yerlerdeki şiddete maruz bırakılan kadınlara ulaşarak, da(ya)nışma merkezimize yönlendirmeler yapacaklardır. Saha temsilcileri, kadınların kendi aralarında dayanışma ağları kurmalarına dayanışma örneklerinin oluşturulmasına zemin hazırlayacaklardır.
Eğitici eğitimleri kapsamında yapılacak atölye çalışmalarından farkındalık atölyeleri; Covid-19 salgını nedeniyle 17.07.2020 – 22.07.2020 tarihleri arasında 6 gün süresince Zoom üzerinden online olarak 14 kişinin katılımı ile gerçekleştirildi. Atölye çalışmaları, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık, dünyada ve Türkiye’de kadın hareketi, erkeklikler, toplumsal cinsiyet ve şiddet, insan hakları, kadın hakları, LGBTİ+ hakları konuları çerçevesinde etkinliklerle gerçekleştirildi.
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının konuşulduğu atölye çalışmasında ; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı kadınların ikincilleştirilmesi, cinsiyetçi iş bölümü, eğitim, sağlık, siyaset, mülkiyet gibi alanlarda kadınların daha az söz sahibi olması, ayrımcılığa maruz kalması ve cinsiyetçi söylemler üzerine tartışıldı ve etkinlikler yapıldı.
“Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün, karı gibi kırıtma, adamakıllı, ev hanımı, insanoğlu“ gibi atasözleri ve deyimlere çok küçük yaşlardan itibaren maruz kalmamız, erkekliğin bu vb. söylemlerle yüceltildiği üzerine konuşuldu.
Erkekliklerin konuşulduğu atölye çalışmasında “hegemonik erkeklik, suç ortağı erkeklik, madun erkeklik, marjinal erkeklik“ olmak üzere 4 tür erkekliğin olduğu üzerine konuşuldu. Bunlardan hegemonik erkekliğin en kritik olduğu, ataerkilliğin inşasında önemli bir rol oynadığı, erkeklikler içinde en dezavantajlı grubun heteroseksüellik dışındaki cinsel yönelimleri nedeniyle madun erkeklikler olduğu üzerine tartışıldı.
Şiddet türleri, şiddet döngüsü üzerine konuşuldu. Her türlü şiddetin öğrenilmiş, seçilmiş, denetlenebilen bir davranış biçimi olduğu üzerine örnekler ve hikayeler üzerinden tartışıldı.
Erkeklerin hayatın her alanında çok fazla ayrıcalıklarının olduğu, askerlik ve sünnet gibi mağduriyetlerinin olduğu yapılan etkinliklerde konuşuldu.
Toplumsal cinsiyet temelli şiddetin konuşulduğu atölye çalışmasında, ülkemizde şu an gündemde olan ve mevcut iktidarın kaldırmaya çalıştığı İstanbul Sözleşmesi’nin öneminden, sözleşmenin kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, herhangi bir ayrım gözetmeksizin bir insanın cinsiyeti üzerinden şiddete maruz bırakılmasının önlenmesi, şiddete uğrayanların korunması ve şiddet faillerinin gerektiği şekilde cezalandırılması için devletlerin yükümlülüklerini tanımlayan bir metin olduğu üzerine konuşuldu. “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz“ diyerek Erzincan’da yaptığımız ve Türkiye genelinde yapılan eylemlerden bahsettik.
Rıza inşası kavramından bahsedilerek rızanın nasıl inşa edildiğine, bir kez rıza gösterilmesinin her seferinde rıza vermek anlamına gelmediği üzerine konuşuldu.
Sığınaklarla ilgili bilgi ve deneyim paylaşımı yapıldı. Sığınakların şu anki mevcut durumundan ve nasıl olması gerektiği ile ilgili konuşuldu.
- Published in Genel