Hane ziyaretlerinde bulunduğumuz köyde kadınlar,"kadın"lafı geçtiğinde (özellikle şiddet kelimesinden kaçınmamıza rağmen)bu köyde hiç şiddet yok derken,ikili görüşmelerde köyde şiddetin yoğun olduğunu,toplantıya ihtiyaç duyduklarını,bir kaç kez daha köylerine gidip toplantı yapmamamızı istediler. Bizlerde derneğimizi yaptığımız çalışmaları anlattık.Bizlerin "kurtarıcı" olmadığını,dokunarak güçleneceğimizi söyledik.Hepsi çok heyecanla,gözleri parlayark dinlediler.
Hane ziyaretlerinden sonra toplantı gerçekleştirdiğimiz bir köyde toplantımıza oyun hamurları ile oynayarak başladık. Kadınlar istedikleri, içlerinden gelen şekilleri yaptılar. İsteyen kadınlardan yaptıkları şekilleri açıklamalarını istedik. Balık yapan bir kadın neden bu şekli yaptığını şöyle açıkladı. “Keşke bu balık gibi özgür olsam sadece ben değil bütün kadınlar bu balık gibi özgür olmalı.( balık fotoğrafının altına) Hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi olan gönüllümüz ise 6284 ten, İstanbul Sözleşmesinden, haklarımızdan bahsetti. Kadınlara LGBTİ+ lardan bahsettiğimizde pür dikkat dinlediler ve hatta bir kadının gözleri doldu. Çocukların birey olduklarından, onlara dokunurken izin almamız gerektiğinden bahsettik. Kadınlar olarak yaşadığımız sorunların ortak olduğunu, çözümünde birarada olarak dayanışma ve ortaklık duygusuyla hareket ettiimizde geleceğini, güçleneceğimizi ifade ettik.
Farklı bir köyde yaptığımız toplantıda kadınlara oyun hamurlarını dağıttığımız sırada bazıları evde de sürekli hamur yoğurduklarını oynamak istemediklerini söylediler. Bizde kararı onlara bıraktığımızı istemezlerse oynamayabileceklerini belirttik. Oyun hamuru etkinliğimizin sonunda kadınlardan geri bildirimler aldık. İlkin oyun hamuru ile oynamak istemeyen kadınlar etkinlik sonunda şu ifadeleri kullandılar. “ Evdeki hamuru mecburiyetten yaptığımızdan sıkılmışız bunun ise kendimiz için olduğunu farkettik, rahatladık ve bize gayet iyi geldi”
Hane ziyaretimiz sırasında köyden bir kadına ailenizde kadınlar miras alıyor mu diye sorduğumuzda “ siz üniversite okuyorsunuz ben ise okumadım hep baba evinde çalıştım ama evlendikten sonra emeğimi baba evinde bırakıp geldim” dedi.
Hane ziyaretlerinde sohbet ettiğimiz kadınlardan biri “eşimden para istememek için ineğimi sağıp çökelek yapıp satarak harçlığımı çıkartıyorum ki cebimde para olsun” dedi. “Genç kızlarımız, kadınlar çalışsın işleri olsun ki erkeklerin eline bakmasınlar” diyerek ekonomik bağımsızlığımızı kazanmamız gerektiğine çok güzel vurgu yaptı.
Evine ziyarette bulunduğumuz kadınlardan biri genç yaşta baba evinde çok çalışmaktan kurtulmak için evlendiğini ama kocasının evinde daha çok çalıştığını dile getirdi. Çocukluktan çalışmaya alıştığı için hasta olmasına rağmen duramayıp çalıştığını ifade etti. “ Eskiden herifler, büyüklerin yanında çocuklarını kucaklarına almaz, sevmezlerdi. Benim oğlum şimdilerde de çocuğunu kucağına almıyor ama ben kızıyorum oğluma, çocuğunu sev kucakla diyorum”
Mini toplantımızı gerçekleştirdiğimiz mahallelerden birinde toplantı sonrası yanımıza gelen bir kadın eşiyle evli ama ayrı yaşadıklarını eşinin kendisini terkketiğini, boşanmak istediğini ama kendisinin boşanmadığını söyledi. Eşinin sağlık sigortasından yararlanarak ilaçlarını bedava aldığını boşanırsa sigortadan faydalanamayacağı için boşanmadığını belirtti. Vakti zamanında neredeyse 20 yıl önce yeşil kart istemek için vali ile görüşmeye gidip durumunu anlattığını ancak valinin kendisine söyledikleri ile bir kez daha yaralandığını dile getirdi. “Valiye kocamın beni terkettiğini maddi olarak zorluk yaşadığımı bu yüzden yeşil kart verilmesini istediğimi söyledim. Vali ise bana ‘kocan seni terkedip evlenmiş, sende kocaya git’ diyerek başından savdı ve ilgilenmediler.
Hane ziyaretlerimiz sırasında kadınlara; mahallenizin sorunları neler diye sorduğumuzda işsizliğin çok fazla olduğunu, eşlerininde iş bulamadığını, iş olmayınca da evde huzursuzluğun, kavgaların arttığını söylediler. İşsizliğin önemli bir sorun olduğunu ancak şiddetin bahanesinin olamayacağını, işsizlik olmasa erkeklerin başka bir durumu bahane ederekte şiddet uygulayacağını kadınlara anlattık.
Kadınlar mevsimlik işçi olarak pancar tarlalarında çalıştıklarını belirttiler. Ancak yevmiyelerini düzenli alamadıklarından ve şeker fabrikasının özelleştirilmesinden rahatsız olduklarını şu sözlerle dile getirdiler: ”Döner sandalyede oturuyorlar, fakiri fukarayı düşünen yok, seçimlerden sonra bizim mahallemiz unutuluyor, elektiriğe, doğal gaza sürekli zam geliyor. Seçimlerde bizimle dalga geçer gibi 250 gr. çay dağıtıyorlar, millet kapış kapış çayları almaya çalışıncada dövüşmeyin diyorlar.”
Mahallede sohbet ettiğimiz kadınlardan biri “ben eşimden şiddet gördüğümde şikayet etmiyorum çünkü devlet biz kadınları korumuyor. Televizyonlarda görüyoruz mahkemenin koruma kararı verdiği kadınlar öldürülüyor bu yüzden karakola bile gitmiyorum.”